Stresin getirdiği şiddet ve toplumsal ilişkiler
Toplumsal değerlendirme tehdidi altında kalan tüm yaş grupları baskı yaşarlar ve bu baskı bir yerde şiddete dönüşebilir. Bu baskının kişi üzerinde yarattığı stres ani öfke patlamalarına yol açabilir. Toplum sağlığını olumsuz yönde etkileyen en önemli tehdit stres ve ona bağlı olarak ortaya çıkan şiddettir. (Görünmeyen şiddet)
Toplumda kabul görme çabası, toplumdan uzaklaşma korkusu ve benzer kaygıların kişiyi toplumla köktenci bir bağ kurmaya doğru basınçla ittiğini biliyoruz. Bu kaygılar kişiyi her statüde ve her hiyerarşide baskı altına alabilir.
Sterisin yarattığı şiddetin boyutu her geçen gün daha da büyüyor. Stresi tetikleyen en temel etmen günümüzde çokça tartışılmaktadır. Para hırsı mı? İş ortamımızın huzursuzluğu mu? Aile içi bir olumsuzluk gibi, yaş ve eğitim gruplarına görede değişir.
Örneğin bir çok genç için ailesinin onlardan beklentileri onları aşırı strese sokuyor. (Bu makale 28 Mayıs, 2007 tarihinde kaleme alınmış araştırmanın geniş halinden alıntılanmıştır. “Antropolojik açıdan Şiddet”)
Günümüzde kişilerin stres kaynağı değişkendir. Hatta tahmini zor şeyler birer kaynak olabilir. Örneğin; eğitim yaşında ki çocukların stresinin temeli arkadaşlıkları olabiliyor. Arkadaşlarının ailesinin sosyo ekonomik durumu kendi ailesinden daha iyiyse çocuk kendi ailesinin durumunu saklayarak ‘saklama stresi yaşar’. “İnsan için en yaygın ve en kuvvetli stres şekli Toplumsal Değerlendirme Tehdididir”. Bu durum sık rastlanılacak bir boyuta gelmiştir.
Utanılacak bir durum varsa başımızı önümüze eğeriz. Bu utanma duygusunun temelinde başkalarının bizim kim olduğumuzu diğer bir deyişle benliğimizi yetersiz olarak yargılayacağı inancıdır. Kimi zamansa bizi aşağı göreceğini düşünmemiz bizim utanmamıza neden olur. Diğer canlılarda olduğu gibi insanlarda da başkasına yenilmek duygusu stres kaynağıdır. Ya da başkası tarafından ikincil konuma itilerek sosyal konumumuzun aşağı çekilmesidir. Bizden daha baskın biri tarafından yenilgiye uğramak veya karşılaşmak tehdit ve utanç duygusuna sebep olur. Belirtmek gerekir ki bir çok sosyal bilimci veya psikolog günümüzde bir çok hastalığa zemin hazırlayan şeyin stresin yarattığı şiddet duygusu olduğu yönünde verileri ele almaktadır. Sosyal tehdit olarak da tanımlanan bu yaklaşım insanın bağışıklık sistemi üzerinde olumsuz etkiler yaratmaktadır.
Başkaları tarafından hor görülme ve rededilme hissi insanda derin izler bırakır. Bu sosyal reddedilmedir. İzleri bireyin tüm hayatında karşılaşacağı şekildedir. Stres için dayanak olabilecek yaklaşımdır. Stresin sonucu olarak bireyin algı dünyası ve duygusal yaklaşımı değişir. Utanma ve sosyal konumunun aşağı çekilmesi korkusu modern çağın patolojisidir. Bu kaygılar savaşa giden liderin korkularına benzer. Utanmak komutanın yenildiği düşmanı tarafından esir alınması gibidir. Boyun ve omuzlar öne düşer, gözler yorgun düşer, ses tisleşerek küçülür. Keskin bir hiyerarşide yukarıdan aşağıya inildikçe güç statüsüne göre değişir ve azalır. Dolayısıyla kişi yukarıdaki statüye ulaşma hedefindeyken daha alt statüye düşerse gücünü kaybeder. Bu duygu bireyi yorar, üzer ve güçsüzleştirir.
Günlük ilişkilerimizin çoğunda bu duyguları yaşıyoruz. Kaygılarımız varmak istediğimiz hedefi zorlamamızı sağlar. Toplumda lider olmak; tüm bu stresleri yenebilecek güçte olmaktır. Bu güç yoksa sıradan birey olarak hayata devam ederiz. Aynı zamanda güçlü olmak; stresi yenmek, onun nedeni olan kaygıları ve onun sonucu olan şiddeti yenmemiz demektir.
*Fehmi Başusta Ankara Üniversitesi-DTCF Antropoloji mezunudur.
(Yaptığı araştırma/inceleme ve okuma konuları; Kentleşme, kent kültür ve kent Antropolojisi,
Toplumsal şiddet, şiddet, Antropolojik açıdan şiddet,
Sağlık Antropolojinde salgın hastalıklar ve toplumsal sistemin etkilenmesi,
Kamu kurumlarında halkla ilişkiler ve yeni şikayet yönetimi anlayışı, insan kaynaklarının verimliliği,
Antropolojik açıdan eşitlikler. Demokrasi arayışında eşitlikler; sosyal, ekonomik, politik alt yapısıyla eşitliklerin yapısı nasıl olmalıdır. Cinsiyet eşitliklerinin sağlanması. Aidiyetler ve kimlik.)